Türkiye’nin 2021 yılında Musul’un Şengal kentine düzenlediği hava saldırılarında bir sağlık merkezini hedef aldığı ve sekiz kişinin ölümüne neden olduğu iddiaları Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne taşınmıştı. Hava saldırılarından sağ kurtulan dört davacı, Türkiye’nin ‘medeni ve siyasi haklara ilişkin uluslararası sözleşmenin 6. maddesinde güvence altına alınan yaşam haklarını ihlal ettiğini’ bildirdi. Ayrıca davacılar, saldırıların ardından sivil ölümlerinin soruşturulmadığını ve mağdurlara etkili yasal prosedürler sağlanmadığını belirtti.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Ağustos 2021’deki hava saldırısını, Türkiye’nin PKK’nın bir uzantısı olarak gördüğü “Şengal Direniş Birlikleri’nin (YBŞ) kontrolünü ele geçirme girişimi” olarak nitelendirdi.
Davacılar, hastanenin yakınında YBŞ’ye ait bir kontrol noktası olduğunu ancak bu noktada silahlı birlik bulunmadığını ve ölenlerin hastane çalışanları olduğunu belirtmişlerdir.
‘KRİTİK VE SEMBOLİK BİR VAKA’
Türkiye’nin saldırıları ilk kez BM’ye taşınırken, söz konusu şikayet dilekçesi Êzidi haklarını savunan Almanya merkezli ‘Women for Justice’ adlı sivil toplum kuruluşu tarafından hazırlandı. STK’yı destekleyen İngiltere merkezli Hesap Verebilirlik Birimi’nin lideri Aarif Abraham, “Bu, Ezidilerin temel haklarının Türkiye tarafından açık bir şekilde ihlal edilmesini içeren kritik ve sembolik bir davadır.”
“30 dakika içinde arka arkaya üç hava saldırısıyla bir sivil hastaneyi hedef almanın, sekiz sivili öldürmenin ve 20’den fazla kişiyi ağır şekilde yaralamanın hiçbir hukuki mazereti olamaz. uluslararası toplumun sessizliği BM İnsan Hakları Konseyi, Türkiye’yi sorumlu tutmak ve mağdurlara anlamlı bir tazminat sağlamak konusunda gerçekçi beklentileri olan tek organdır.”
‘GÜVENLİK RİSKİDİR’
Women for Justice CEO’su Dr. Leyla Ferman, “Şengal’de DAİŞ’e karşı kazanılan zaferden sonra en büyük güvenlik riski Türk hava saldırılarıdır” dedi. (DIŞ HABERLER)
